DUÂNIN KABUL EDİLMESİNİN
ŞARTLARI
1- Düzgün bir imana, Ehli sünnet itikadına sahip
olmalıdır.
Ehli sünnete göre; Îman artmaz ve azalmaz. Büyük
günah işlemekle îman
gitmez.Gayba îman esastır. Allahü teâlâ Cennette
görülecektir. Ameller (İbâdetler)
îmandan parça değildir. Amelde dört mezhebe birine
tâbi olmak şarttır. Eshâb-ı
kirâmın ve ehl-i beytin ve Peygamberimizin
zevcelerinin hepsini sevmek şarttır.
Dört halîfenin üstünlükleri, hilâfet sırasına
göredir.Namaz, oruç, sadaka gibi nâfile
ibâdetlerin sevabını başkasına hediye etmek câizdir.
Mîraç; ruh ve beden olarak
yapılmıştır. Evliyânın kerâmeti haktır. Şefaat
haktır. Mest üzerine mesh câizdir.
Kabir suâli vardır. Kabir azâbı ruh ve bedene
olacaktır.İnsanları ve işlerini de
Allahü teâlâ yaratır. İnsanda irâde-i cüz'iyye
vardır. Rızık, helâldan da olur,
haramdan da olur. Velîlerin ruhları ile tevessül
edilir ve onların hâtırına duâ edilir.
Hadis-i şerifte, ?Bid'at ehlinin duâsı ve
ibâdetleri kabul olmaz.? buyuruldu.
2- Farzları yapıp haramlardan, kul hakkından
sakınmalıdır!
İbrâhîm-i Edhem
hazretlerine sordular : ? Allahü teâlâ, ?Ey kullarım!
Benden isteyiniz! Kabûl ederim, veririm?
buyuruyor. Halbuki, istiyoruz,
vermiyor? ?
Bunlara şöyle cevap verdi: ? Allahü teâlâyı
çağırırsınız, Ona itaat etmezsiniz.
Peygamberini tanırsınız, Ona uymazsınız. Kur'an-ı
kerimi okursunuz, gösterdiği
yolda gitmezsiniz. Cenâb-ı Hakkın nîmetlerinden
faydalanırsınız, Ona
Şükretmezsiniz. Cennetin, ibâdet edenler için
olduğunu bilirsiniz, hazırlıkta
bulunmazsınız. Cehennemi, âsîler için yarattığını
bilirsiniz, Ondan sakınmazsınız.
Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür,
ibret almazsınız. Aybınıza
bakmayıp, başkalarının ayıblarını araştırırsınız.
Böyle olan kimseler, üzerlerine taş
yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş
yağmadığına Şükretsin! Daha ne
isterler? Duâlarının netîcesi, yalnız bu olursa,
yetmez mi?
Evet, Allahü teâlâ, Mümin sûresinin altmışıncı
âyetinde, ?Duâ ediniz, kabûl
ederim?,
isteyiniz, veririm buyuruyor. Fakat, duânın kabul olması için, beş şart
vardır: Duâ edenin müslüman olması, Ehl-i sünnet
îtikatında olması, haram
işlemekten, bilhassa haram yimekten, içmekten
sakınması, farzları yapması,
bilhâssa beş vakit namaz kılması, Ramazan oruclarını
tutması, zekât vermesi,
Allahü teâlâdan istediği şeyin sebebini öğrenip,
bunu araması lâzımdır.
Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep ile yaratmaktadır.
Birşey istenince, o şeyin
sebebini gönderir ve bu sebebe tesîr ihsan eder.
İnsan bu sebebi kullanıp, o şeye
kavuşur. Evliyâsının hatırı için, âdetini bozarak,
bunlar duâ edince veya Evliyâyı
kiram vesîle edilerek duâ edilince, bunlara
?Kerâmet? olarak, sebebe hâcet
kalmadan, doğruca istenileni verir.?
Abdülhâlık Goncdüvânî
hazretleri, duâsı makbûl bir zât idi. İnsanlar,
duâsını alabilmek için uzak yerlerden gelirlerdi.
Birgün birisi gelip:
- Efendim, son nefeste selâmetle gidebilmemiz için
duâ buyurun, dediğinde;
- Her kim farzları edâ ettikten sonra, duâ ederse
duâsı kabûl olur. Sen
farzdan sonra duâ ederken bizi de hatırlarsan biz de
seni hatırlarız. Bu durum hem
sizin, hem de bizim için duânın kabûl olmasına
vesîle olur, buyurdu.
Allahü teâlâ, evliyâsının duâlarını kabûl edeceğini
Kur'ân-ı kerîmde
bildirmektedir. Hadîs-i şerîfte de, ?Saçları
dağınık ve kapılardan kovulan öyle
kimseler vardır ki, bir
şey için yemin etseler, Allahü teâlâ onları doğrulamak
için o
şeyi yaratır? buyuruldu.
Sa'd bin Ebi Vakkas
hazretleri Peygamber efendimize dedi ki:
- Yâ Resûlallah, duâ buyur da, Allahü teâlâ, benim
her duâmı kabûl etsin.
Cevâbında buyurdu ki:
- Duânızın kabûl olması için helâl lokma yiyiniz!
Çok kimse vardır ki,
yedikleri ve giydikleri harâmdır. Sonra ellerini
kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ
nasıl kabûl olunur?
Diğer hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
?Haramdan sakının! Midesine haram lokma girenin
kırk gün duâsı
kabul olmaz.)
?On dirhemlik elbisenin bir dirhemlik kısmı haram
kazançtan gelse, o
elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.?
?Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.?
?Harâmdan sakının! Çünkü midesine harâm lokma
giren kimsenin kırk
gün duâsı kabûl olmaz.?
?Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri
harâmdır, sonra ellerini
kaldırıp duâ ederler. Böyle duâ nasıl kabûl
edilir??
3- Kıymetli vakitlerde duâ etmelidir
Cum'a günü ve gecesi, ezân vakti, ezân ve ikâmet
arası, her günün seher
vakti, gecenin ikinci yarısı, Receb'in ilk gecesi,
Şa'ban'ın onbeşinci gecesi, Bayram
geceleri, Arefe günü, Ramazan gün ve geceleri, iftar
zamanı, her günün zevâl
vakti, Cum'a günü öğle ile ikindi arası kıymetli
vakitlerdir. Bu vakitleri ganimet
bilmelidir.
Hastalık hâli, aile ve vatanınından uzak kalındığı
zaman, farz namazlardan
sonra, İhlâs sûresi okunduktan sonra, yağmur
yağarken, düşmanla karşı karşıya
gelince, oruçlu olduğu zaman,
kalbinde incelik hissettiği anda duâ etmelidir. Çünkü
kalbdeki incelik rahmet kapısının açık olduğuna
işarettir.
Rabbimiz, seher vakti, ?Duâ eden yok mu kabul
edeyim!? buyurur. Şerefli
hallerde, mesela yağmur yağarken, oruçlu veya hasta
iken duâ etmeli!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
?Dertli müminin duâsını ganimet bilin!? .
?Beş vakt farz nemâzdan sonra yapılan duâ kabûl
olur?
?Gecenin son üçte birinde, dünya semâsını
rahmetiyle dolduran Allahü
teâlâ buyurur ki:
İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu,
istediğini vereyim, duâsını kabûl edeyim.?
?Oruçlunun duâsı reddolunmaz.?
?Üç duâ vardır ki, Bunların kabul edileceğinden
şüphe yoktur.
Mazlumun duâsı, misafirin duâsı ve babanın
evladına duâsı ?
4- Kabûl edileceğine inanarak duâ etmelidir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde ?Duâ edin, kabûl
edeyim? buyuruyor. Duânın
kabûl edileceğinden şüphe etmemelidir. Şartlarına
riâyet edilip edilmediğinden
şüphe etmelidir.
Peygamber efendimiz:
?Allahü teâlâya, kabûl edileceğine tam inanarak
duâ ediniz! Biliniz ki,
Allahü teâlâ gâfil bir kalb ile yapılan duâyı
kabûl etmez.?
?Duâ ettim kabul edilmedi demedikçe, duâ kabul
edilir? buyurdu.
Kur'an-ı kerimin ve duânın tesir etmesi için bazı
şartların gözetilmesi gerekir.
Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması,
hastanın zararlı olan
gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi,
sıcaktan ve soğuktan sakınması
gerekir. Okuyanın, itikadının bozuk olması, haram
işlemekten, kul hakkından
sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve
karşılık olarak ücret almaması
şarttır.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
?Allahü teâlâ, duânızı kabûl eder. Duâ ettim,
hâlâ duâm kabûl olmadı
diye acele etmeyiniz! Allah'tan çok isteyiniz!
Çünkü kerem sahibinden
istiyorsunuz.?
?Duâ ettim, duâm kabul olmadı diye acele etmeyin!
Allahtan çok isteyin!
Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.?
?Duâ eden, üç
şeyden hâli değildir: Ya günâhı affolur veya hemen
hayırlı karşılığını görür, Yahut âhırette
mükâfatını bulur.?
?Rabbiniz,
şüphesiz hayâ ve kerem sahibidir. Kulları ellerini kaldırıp
kendisinden birşey istedikleri zaman, onların
ellerini boş çevirmekten hayâ
eder.?
?Duâda acele edilmezse, duâ kabûl olur.?
Duâda acelenin nasıl olduğu sorulunca Peygamber
Efendimiz ?Duâ ettim de
kabûl edilmedi demektir?
buyurdu.
Allahü teâlâ, duâ edenleri, sağlık ve selamet
isteyenleri sever. Duâ edip de
duâsı dünyada kabul edilmeyenlere, Kıyamet günü
Allahü teâlâ, ?Bu senin falan
zamanda ettiğin duâdır. O duânın yerine sana
şu sevabları veriyorum?
buyuracak, o kadar çok sevab verecek ki, o kimse,
?Keşke dünyada hiçbir duâm
kabul olmasaydı da, bugün onların karşılıklarını
görseydim? diyecektir.
5- Belâ gelmeden önce çok duâ etmelidir.
Duâ, sıkıntılı zamanlarda, belâ geldiğinde değil her
zaman edilmelidir. Sevgili
Peygamberimiz, ?Şiddet ânında duâsının kabûl
edilmesini isteyen kimse,
refah zamanında çok duâ etsin!?
buyurmuştur.
Üstâd Ebû İshak
hazretlerinden duâ istediler. Duâ etti. Duâsının kabûl
edildiğini gören bir talebesi, ?Efendim, bu duâyı
bana da öğretin, ihtiyâç hâlinde
ben de edeyim? dedi. Üstâd da, ?Bu duânın kabûl
edilmesinin sebebi, otuz yıldır
kıldığım namazlar ve devamlı ettiğim duâlar ve harâm
lokmadan sakınmamdır.?
buyurdu.
7- Sebeplere yapışmalıdır
Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesine uymadan,
sebeplere yapışmadan,
çalışmadan duâ etmek, Allahü teâlâdan mucize istemek
demektir. Müslümanlıkta,
hem çalışılır, hem de duâ edilir. Önce sebebe
yapışmak, sonra duâ etmek
lâzımdır.
Kur'an-ı kerimde Allahü teâlâ dâimâ çalışmağı
emretmektedir. İnsan bütün
gayreti ile çalışacak, bütün zâhirî sebeplere
yapışacak, ancak ondan sonra Allahü
teâlâdan istiyecektir. Çalışmadan önce değil,
çalışırken, başarabilmek, kazanmak
için, Rabbine yalvararak, Ondan yardım bekliyecektir
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
?Çalışmadan duâ eden, silâhsız harbe giden
gibidir.?
Adet-i ilâhiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak
için çalışmak lâzımdır.
Şartlarına uyarak çalışana, elbet verilir.
Dilediğine, çalışmadan da, ihsân eder.
Fakat sebeplere yapışmamızı emretmektedir.