3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları
dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı
vardır.
4. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah'a ve Resulüne karşı
geldiler; Kim Allah'a karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir.
5. Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri
üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları
cezalandırması içindir.
6. Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince
siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini,
dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.
7. Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler,
Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya
aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın.
Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve
Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.
8. Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve
mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve
Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.
9. Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar
kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü
göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları
öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar
umduklarına erenlerdir.
10. Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve
bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir
kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"
11. Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına "Eğer
siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin
aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım
ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik
eder.
12. Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber
çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile
arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
13. Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan
fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
14. Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem
şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi
aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların
kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
15. (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin
günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin
(Bedir'de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
16. (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı
şeytanın durumuna benzer ki insana "İnkâr et." dedi, (insan) inkar edince de:
"Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.
17. Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu.
Zalimlerin cezası budur.
18. Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne
(yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır.
19. Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu
kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.
20. Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli
kurtularak isteklerine erişenlerdir.
21. Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan
onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye
insanlara veriyoruz.
22. O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur.
Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.
23. O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı
yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete
kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran,
büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden
münezzehtir.
24. O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En
güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını
yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.